Mü'minlerin emîri Ebü Hafs Ömer ibni Hattab radiyallahu anh, Resülullah sallallahu aleyhi ve sellem'i söyle buyururken dinledim, dedi:
"Yapilan isler niyetlere göre degerlenir. Herkes yaptigi isin karsiligini niyetine göre alir. Kimin niyeti Allah'a ve Resülü'ne varmak, onlara hicret etmekse, eline geçecek sevap da Allah'a ve Resülü'ne hicret sevabidir. Kim de elde edecegi bir dünyaliga veya evlenecegi bir kadina kavusmak için yola çikmissa, onun hicreti de hicret ettigi seye göre degerlenir."[1]
Açiklamalar :
"Yapilan isler niyetlere göre degerlenir" hadisi, insanin kazanacagi sevap ve günahlar ile yakindan ilgili ve son derece önemlidir. Ahmed Ibni Hanbel, Ebü Davud, Tirmizî, Darekutnî gibi büyük alimler, bu hadisle, Islamiyet'in üçte birini anlamanin mümkün oldugunu söylemislerdir. Imam Safiî, bu hadisin yetmis ayri konuyla ilgisi bulundugunu, bu sebeple de onu din ilminin yarisi saymak gerektigini belirtmistir. Imam Buharî ise, kitap yazanlara bir nasihatte bulunarak, eserlerine bu hadisle baslamalarini tavsiye etmistir.
Simdi niyetin ne oldugunu görelim:
Niyet, bir isi Allah rizasi için yapmayi kalbden geçirmektir. Is ya kalble, ya dille veya diger organlarla yapilir. Kalbimizle yaptigimiz isler, niyet ve düsüncelerimizdir. Dilimizle yaptiklarimiz konusmalarimizdir.
Organlarimizla yaptigimiz isler de fiil ve davranislarimizdir. Sözler ve davranislar çogu zaman niyete bagli oldugu için, iyi niyet bazan basli basina bir ibadet olur.
Ameller yani yapilan isler niyete göre deger kazanir sözü, çogu zaman organlarimizla yaptigimiz isleri kapsar. Yoldaki bir tasi, insanlara zarar vermesin düsüncesiyle ve sevap kazanmak ümidiyle kaldirip atmak bir ibadet sayilir. Birinin malim mesru olmayan yollardan elde etmeye karar vermisken, Allah korkusuyla bu düsünceden vazgeçmek de ayni sekilde sevap kazanmaya vesile olur.
Kalbden geçen düsünceler, iyi niyete dayandigi zaman Allah katinda deger kazanir. Bu esnada kalbin uyanik ve suurlu olmasi gerekir.
Dil bir seye niyet ederken kalb bu düsünceye katilmazsa, niyet makbul olmaz. Çünkü Allah Teala bizim seklimize, kalibimiza degil, kalblerimize bakar, niyetlerimize deger verir.
Abdullah Ibni Ömer'in alim ve zahid oglu Medine'nin yedi fakihinden biri olan Salim, halife Ömer Ibni Abdülaziz'e yazdigi mektupta söyle demisti:
"Sunu iyi bil ki, Allah Teala'nin kuluna yardimi, kulun niyeti kadardir. Kimin niyeti tam olursa, Allah'in ona yardimi da tam olur. Niyeti ne kadar azalirsa, Allah'in yardimi da o kadar azalir."
Herkesin yaptigi isin karsiligini niyetine göre almasi su gerçegi vurguluyor: Yapilan bir ibadet ve herkesin takdirini kazanan bir hizmet görünüs bakimindan kusursuz olabilir; ancak o ibadet ve güzel hizmetin samimi bir niyetle ve sadece Allah'in rizasini kazanmak maksadiyla yapilmasi sarttir. Insanlarin takdir ve teveccühünü kazanmak veya hem Allah rizasini hem de insanlarin takdirini kazanmak düsüncesiyle yapilan ibadet ve hizmetlerin Allah katinda hiçbir kiymeti yoktur. Yapilan isleri Allah katinda degerli kilan bizim ihlas ve samimiyetimiz, yani o isleri sadece Allah rizasi için yapmis olmamizdir. Mesela insanlar beni görsün ve takdir etsin diye namaz kilmak, zekat vermek sirk derecesinde büyük bir günahtir. Fakat gösterisi aklindan geçirmeyen bir mü'minin, baskalarini o ibadeti yapmaya tesvik etmek niyetiyle herkesin görecegi bir yerde namaz kilip zekat vermesi faziletli bir davranistir. Böyle bir mü'min hem görevini yapmis hem de iyi niyetinden dolayi ayrica sevap kazanmis olur.
Iyi niyete dayanmayan, sadece gösteris için yapilan ibadetlerin ve güzel davranislarin Allah katinda hiçbir degeri bulunmadigini Peygamber Efendimiz ibretli bir misalle ortaya koymustur. Bu hadis-i serife göre kiyamet gününde ilk defa bir sehid hakkinda hüküm verilecek. Allah Teala ona ne yaptigini sordugunda:
- Senin ugrunda çarpistim, sehid edildim, diyecek. Fakat Cenab-i Hak ona:
- Yalan söyledin. Sana cesur adam desinler diye çarpistin, buyuracak ve o adam yüz üstü sürüklenerek cehenneme atilacak.
Daha sonra ilim ögrenip ögreten ve Kur'an okuyan bir kimse getirilecek. Ona da ne yaptigi sorulacak.
- Ilmi ögrendim ve ögrettim. Senin rizani kazanmak için Kur'an okudum, diyecek. Allah Teala ona:
- Yalan söyledin. Ilmi, sana alim desinler diye ögrendin. Kur'ani ise, güzel okuyor desinler diye okudun. Nitekim öyle de denildi, buyuracak. O adam da yüz üstü sürüklenerek cehenneme atilacak.
Hadis-i serifin devaminda zengin bir kimsenin huzura getirilecegi, onun da malini Allah rizasi için harcadigini söyleyecegi, ona, "cömert adam" desinler diye malini sarfettigi söylenecegi ve digerleri gibi onun da cehenneme atilacagi belirtilmektedir.[2]
Bu niyet hadisinden söyle bir sonuç da çikmaktadir:
Aslinda ibadet olmayan bazi isler, iyi niyetle yapildigi takdirde ibadete dönüsebilir. Mesela yemek yiyen kimse, bu gidalardan elde edecegi kuvvetle ibadet edecegini düsünürse, yemek yerken bile sevap kazanmis olur. Normal ticaretini yapan kimse, isini en iyi sekilde yaparak insanlara hizmet etmeyi, onlari aldatmamayi düsünürse, hem para hem de sevap kazanabilir.
Hadis-i serifimizde "Kimin niyeti Allah'a ve Resülü'ne varmak, onlara hicret etmekse, eline geçecek sevap da Allah'a ve Resülü'ne hicret sevabidir" buyuruluyor. Hicret, bir seyi terketmek demektir. Allah Teala'nin yasak ettigi seyleri terkedip yapmamak da genel manada hicret sayilmaktadir. Bu sebeple Peygamber Efendimiz:
"Muhacir, Allah'in yasakladigi seyleri birakan kimsedir" buyurur.[3]
Hadiste sözü edilen hicretten maksat, kafirlerin elinde bulunan vatani birakip Islam yurduna göçmek demektir. Hz. Peygamber ile ashabi, Mekke'den Medine'ye bu maksatla göçmüslerdir. Resül-i Ekrem sallallahu aleyhi ue sellem'in söylemek istedigi sudur:
Bir adam hicret ederken dünyevî bir çikar düsünmemis, sadece Allah'in rizasini kazanmayi ve Resülullah'i hosnut etmeyi hedef almissa, hicreti makbul olmustur; Allah ve Resulü'ne hicret etme sevabini elde etmistir. Kim de hicret ediyor görünse bile, aslinda bir dünyalik elde etme veya bir kadinla evlenme arzusuyla yola çikmissa, onun hicreti makbul sayilmaz ve hiçbir sevap kazanamaz. Bu gerçegi Allah Teala söyle belirtmistir:
"Kim ahiret kazancini istiyorsa, onun kazancini çogaltiriz. Dünya kazancini isteyene de dünyalik veririz; ama onun ahirette bir nasibi olmaz". [4]
Bu hadis-i serifin söylenmesine söyle bir olayin sebep oldugu anlatilir:
Sahabîlerden biri, Ummü Kays adli bir hanimla evlenmek ister. Fakat o günlerde Ümmü Kays Medine'ye hicret etmeyi düsünmektedir. Kendisiyle evlenmek isteyen sahabîye, niyeti ciddi ise Medine'ye hicret etmeyi ve orada evlenmeyi teklif eder. Mekke'deki kurulu düzenini terketmeyi henüz düsünmeyen o sahabî Ümmü Kays'la evlenmek arzusuyla Medine'ye hicret etmek zorunda kalir. Bu durumu bilen sahabîler, Ümmü Kays'in muhaciri anlaminda "Muhaciri Ümmü Kays" diye takildiklari o zatin, hicret sevabi kazanip kazanmadigini tartismaya baslarlar. Iste o zaman Peygamber Efendimiz, bu hadis-i serifle meseleye açiklik getirerek herkesin niyetine göre sevap kazanacagini belirtir.
Hadisten Ögrendiklerimiz:
1. Yapilan islerden sevap kazanabilmek için o islere iyi niyetle baslamak gerekir.
2. Niyetin kalben yapilmasi önemli oldugu için, bunu ayrica dille söylemek sart degildir.
3. Allah rizasi gözetilmeden yapilan islerden sevap kazanilamaz.
4. Insan göründügü gibi olmali, dünyevî bir çikar için dini kullanmamalidir.
5. Ihlas, niyet saglamligi demektir