Efendimiz SAV, muhatabına buyurmuş ki:
(Lâ tes'elin-nâse şey'en ve lekel-cenneh) "İnsanlardan bir şey dilenme, isteme, taleb etme; sana cennet var! Yâni, dilencilik yapmazsan, bir şey istemezsen sana cennet var! (Lâ tağdab ve lekel-cenneh) Kızma, gazablanma, sinirlenme, sakin olmayı öğren; sana cennet var! Cennetlik olursun."
(İstağfirillâhe fil-yevmi seb'îne merraten kable en tağribeş-şemsü) "Bir günde, güneş batmadan evvel yetmiş defa 'Estağfirullah' diye istiğfar eyle, yâni Allah'tan afv ü mağfiret taleb eyle; (yuğferu leke seb'îne âmen) böyle yaparsan yetmiş yıllık hataların, günahların mağfiret olunur, affolur."
(Kàle: Leyse lî zenbü seb'îne âmen?) Onun üzerine o kimse demiş ki --belki yaşı küçük olduğundan dedi: "Benim yetmiş yıllık günahım yok..."
(Kàle: Feliebîke) "O zaman babanın günahları da affolur."
(Kàle: Leyse liebî zenbü seb'îne âmen?) "Babamın da yetmiş yıllık günahı yoksa?.." dedi.
(Kàle: Feliehli beytike) "Aile fertleri, evinde barındırdığın kimlerse, onların günahları mağfiret olunur." dedi.
(Kàle: Leyse liehli beytî?..) "Benim ehl-i beytimin de o kadar günahı yoksa?.." dedi.
(Kàle: Felicîrânike.) "O zaman komşularınınki de affolur." buyurdu.
-------------------------------------------------
(Lâ tağdab ve lekel-cenneh) Efendimiz muhatabına ikinci bir öğüt de veriyor: "Kızma, gazablanma, sinirlenme; o zaman da cennetlik olursun! Kızmazsan cennet senin olur, sana cennet var." diyor.
Efendimiz'in bu tavsiyesi, birçok kimseye yaptığı bir tavsiyedir. Hattâ bir zât Peygamber Efendimiz'e: "Bana öğüt ver yâ Rasûlallah!" diye istemiş. Ona, (Lâ tağdab) "Sinirlenme, gazablanma!" buyurmuş.
"Başka bir öğüt daha ver!" demiş. İstiyor ki çeşitlendirsin, çoğaltsın öğütlerini Peygamber Efendimiz. Efendimiz yine, (Lâ tağdab) demiş. Bir başka öğüt daha istemiş. Üçüncü sefer yine (Lâ tağdab) buyurmuş Efendimiz.
Bu kızmamak çok önemli! İnsanın nefsine hakim olması, sinirine hakim olması, öfkesini tutabilmesi, sakin olabilmesi çok önemli. Ayet-i kerimede de, (Vel-kâzimînel-gayz) "Gayzını, kinini, düşmanlığını yutup, ondan vaz geçen" diye buna benzer bir vasıf, müttakî kullar için beyan ediliyor. (Âl-i İmran: 134)
Tabii bu gazab, öfkelenmek, zaman zaman hepimizin başına gelen, hepimize arız olan bir haldir, hàlettir. Karşılaştığımız istemediğimiz bir olaydan dolayı, canımızı sıkan bir olaydan dolayı öfkeleniriz. Ne yapmak lâzım, ne tavsiye ediliyor? Nasıl olmamızı emir buyuruyor Efendimiz SAS?.. Sakin olmamızı, sinirlenmememizi, vakur bir şekilde meseleyi serinkanlılıkla mütalaa etmemizi tavsiye buyuruyor.
Bu sinirlenmemek, öfkelenmemek vasfı çok güzel bir vasıftır. Bazı tasavvuf yollarında ana esaslardan bir tanesi öfkelenmemek, gazablanmamak diye bir madde olarak, ayrıca beyan edilmiştir. Siz de kendinize dikkat edin ve sinirlendiğiniz zamanlarda Peygamber Efendimiz'e salât ü selâm getirin! Bu hadis-i şerifin bu cümlesini hatırlayın, Efendimiz'in tavsiyelerini hatırlayın, sinirlenmeyin, kendinizi tutun!
Sinirlendiğiniz zaman ayakta iseniz, mümkünse oturun; veyahut gidin, abdest alın; veyahut camın önüne gidin, derin nefes alın! Böylece öfkenizin, sinirinizin tam patladığı sırada fevrî bir hareket yapmayın! Çünkü dedelerimiz atasözü olarak güzel söylemişlerdir: "Öfke ile kalkan, zarar ile oturur." Yâni insan sinirlenip bir kalktı mı, dengeli hareket etmez, mantıklı hareket etmez; camı çerçeveyi kırar... Masayı bardağı, tabağı kırar, sandalyeyi kırar. Ondan sonra da pişman olur. Yâni, zarar olur. Ondan sonra da, "Ben bunu neden yaptım?" der.
Bu öfke şetandandır. Onun için insanın kendisine hakim olması lâzım! Meseleyi serinkanlı düşünmeye alışması lâzım!